YAŞAMAK İSTEDİĞİN YER...

Kekova; Üçağız (Teimiusa) ve Kale (Simena) köylerinin karşısında uzanan, 7.4 km uzunluğunda ve yaklaşık 500 m genişliğinde ince uzun bir adadır. En yüksek tepesi 188 metredir. Karşısındaki anakara ile arasındaki kanal görünümündeki denizin derinliği ise 105 metredir. Kekova adı, son yıllarda kazandığı güncellikle birlikte turizm ve korumacılık alanlarında da sıkça kullanılmaya başlanmıştır. Çayağzı’ndan (Andriake) yapılan tekne turları “Kekova turu” olarak anılmakta, daha da önemlisi ada ve çevresindeki arkeolojik ve doğal alanlar “Kekova Sit Alanı” olarak adlandırılmaktadır.

Sadece Antalya’nın değil, tüm Akdeniz dünyasının en temiz denizine sahip olan Kekova ve çevresi, bu temizliğini tartışmasız şekilde koruma altına alınmış olmasına borçludur. Bu konuda yabancı ziyaretçilerden büyük takdir kazanmış olması, Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası koruma çalışmalarındaki gurur kaynaklarından biri olmuştur.

Ada, hiçbir zaman karşısındaki iki küçük liman gibi kent özellikleri taşımamış, daha çok bu iki kenti perde gibi Akdeniz’e karşı koruyan; denizcilerin sığınak yeri, gemi inşa ve onarım üssü olarak kullanılmıştır. Bugün “Batık Kent” olarak adlandırılan adanın kuzeybatı kıyılarındaki kalıntılar, en az M.Ö. 5. yüzyıldan beri ticari ve askeri üs olarak kullanılmış Kekova’nın en renkli köşesidir.

Tersane Koyu hem yüzülebilecek bir yer, hem de Bizans Dönemi’ne ait bazilika apsisiyle arkeolojik kalıntıların en yoğun olduğu alandır. Yakınındaki Batık Kent olarak anılan bölgede genellikle ana karaya oyulmuş yerleşim kalıntıları ve su içindeki temeller yer almaktadır. Sadece bu köşedeki yapıların su altında kalmış olması, büyük bir ihtimalle bir deprem sonucunda adanın bu köşesinin anakaraya doğru yatmasıyla açıklanabilir.